AB ve Türkiye: Eşit Olmayan Ticaret Ortakları

AB ve Türkiye: Eşit Olmayan Ticaret Ortakları

Avrupa Birliği (AB) açık ara farkla Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumunda, Türkiye’nin AB’nin dış ticaretindeki konumu incelendiğinde ise söz konusu ülkenin AB’nin 6’ncı en büyük ticaret ortağı olduğu görülmekte. Bu başarının altında yatan şeyin adının ise AB-TR Gümrük Birliği olduğu açıktır.

Bundan tam 20 yıl önce, AB-TR Gümrük Birliği yürürlüğe girdi. Bununla birlikte, Türkiye’de üretilen sanayi ürünlerinin neredeyse tümünün AB üyesi ülkelere gümrük vergisinden muaf bir şekilde girmeleri ve aynı prensipten hareketle AB üyesi ülkelerde üretilen sanayi ürünlerinin neredeyse tümünün Türkiye’ye gümrük vergisinden muaf bir şekilde girmeleri mümkün olabildi. TR-AB Gümrük Birliği, finans krizinin patlak verdiği tarihe kadar, Türkiye ekonomisinin yüksek oranlarda büyümesine katkı sundu. Tam da o tarihlerde bir sorun göze çarpmaya başladı, “AB ile üçüncü ülkeler arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA) yarattığı asimetri”. Mesela, Türkiye AB üyesi olmadığından ve AB’ni üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’lar Türkiye’yi de kapsamadıklarından, AB ile ABD arasında müzakereleri devam eden TTIP’in olası başarıyla sonuçlanması durumunda, ABD’de üretilen sanayi ürünlerinin Türkiye’ye sıfır gümrükle girmeleri mümkün olacakken, ABD Türkiye’de üretilen ürünlerin ithalatında gümrük vergisi uygulamaya devam edebilecek. Münih Üniversitesi’nin Leibniz Ekonomi Araştırmaları Merkezi’nde görevli araştırmacı Dr. Erdal Yalçın tarafından yapılan açıklamada, bahse konu anlaşma sonrasında AB ülkelerinden ABD’ye ihracat yapan iş insanları vergi ödemezken Türkiye’den yine aynı ülkeye ihracat yapan iş insanlarının vergi ödemek durumunda kalacaklarının altı çiziliyor.

Türkiye’de TTIP Dolayısıyla Kaygılar Baş Gösterdi

Dr. Erdal Yalçın’ın bir meslektaşı ile birlikte yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, bazı spesifik sektörlerin ihracatlarında TTIP sonrasında %4 ila %10 arasında gerileme kaydedilebilecek. Bu asimetrik durumun devamı halinde Türkiye’de 10 ila 12 yıllık bir zaman dilimi sonunda 18 ila 20 milyar dolarlık bir refah kaybı yaşanabilir ki, bu GSYH’nin %2 oranında küçülmesi anlamına geliyor. Bu tablo TTIP görüşmelerinin başlamasıyla birlikte Ankara koridorlarında alarm zillerinin çalmasına sebep oldu ve böylece AB-TR Gümrük Birliği’nin etkileri de sorgulanır bir hale geldi.

Peki bu durumla karşı karşıya kalınmasına ne sebep oldu? Dr. Yalçın’a göre bunun iki sebebi var. Birincisi 1996’da Gümrük Birliği anlaşmasını yürürlüğe koyarken taraflardan Türkiye, bunun AB’ye tam üyelik yolunda bir adım olduğunu ve tam üyeliğin üzerinden uzun bir zaman geçmeden gerçekleşeceğini varsaydı. Türkiye’nin AB’ye tam üye olması durumunda zaten AB’nin üçüncü ülkelerle yapacağı STA’lar Türkiye için de otomatik olarak geçerli olacaktı. İkinci bir sebep ise o dönemde kimsenin bügünkü kadar fazla STA yapılacağını öngörmemesiydi. Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasıyla birlikte küresel ticaretteki çok taraflılığın geri döndürülemeyecek bir hal alacağı beklenmekteydi. Her iki varsayım da başarısız oldu. Şuanda içinde bulunulan durumda Türkiye’nin AB üyeliğine o zamankinden bile daha uzak olduğu düşünülmekte.

Asimetrik Durum Daha Fazla STA Yapılmasıyla Daha Ciddi Bir Sorun Teşkil Ediyor

AB ile ABD arasında tesis edilmesi müzakere edilmekte olan TTIP’i n başarısızlıkla sonuçlanacağına inananların sayısı hiç az değil. Bundan hareketle Türkiye’nin buna yönelik kaygılanmasını gerektiren bir durum olmamalı. En azından Dr. Yalçın’a göre bu böyle. “ Hâlihazırda birçok ülke ve bölge ile STA müzakereleri yürütmekteyiz.”

Japonya ile yapılmakta olan müzakereler olumlu yönde ilerliyor, bunun sebepleri arasında konunun kamuoyunda fazla yer bulmamış olması da sıralanabilir. AB – Japonya arasında bir STA imzalanması halinde Türk otomotiv endüstrisinin bundan ciddi bir biçimde etkileneceği hususu uzmanların üzerinde mutabık oldukları bir konudur.

Söz konusu asimetrik duruma bir örnek vermek gerekirse İsviçre ele alınabilir. Bahse konu ülke AB üyesi olmaması ve AB ile arasında Gümrük Birliği anlaşması da olmamasına rağmen, AB ile arasındaki STA çerçevesinde, TTIP’in realize edilmesi durumunda sanayi ürünlerini bahse konu ülkeye sıfır gümrük vergisi ile ihraç edebilecek ve ABD’den ithal ettiği ürünlere de gümrük vergisi koymayacak.

Pekiyi AB-TR Gümrük Birliği’nin bir STA’ya dönüştürülmesi durumunda Türkiye için asimetrik durum normalleşir mi? Dr. Yalçın’ı n bu soruya cevabı hayır. Yaptığı akademik çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre olası bir AB-TR STA’sı söz Türkiye’ye avantajdan çok dezavantaj getirecek. Bunun sebebi İsviçre’nin Aksine Türkiye’nin ekonomisini şekillendiren birçok sektörün imalat yapısının derin bir biçimde AB’ye bağımlı olması.

Gümrük Birliği anlaşmasının sözde menşe şahadetnamelerini etkisiz kılıyor olması Alman, Fransız ve İtalyan sanayicileri ara ürünleri için Türkiye’yi bir üretim üssü olarak seçmeye yönlendirmişti. Olası bir AB-TR STA’sının yürürlüğe girmesi halinde u durum geçerliliğini yitirecek ve böylelikle firmalar daha yüksek idari maliyetlere katlanmak zorunda kalacaklar.

Öneri: AB-TR Gümrük Birliği’nin Derinleştirilmesi

Leibniz Ekonomi Araştırmaları Merkezi araştırmacıları yukarıdaki tespitler ışığında AB-TR Gümrük Birliği’nin ortadan kaldırılmasındansa hizmet ticareti ve tarım ürünlerinin ticaretini de kapsayacak şekilde genişletilmesini öneriyorlar. Bu yönde atılacak bir adımın tüm tarafların lehinde sonuçları olacağını ifade eden uzmanlar, Türkiye’nin çıkarının AB ile artan ticaretten kaynaklanacak avantaj olduğunun, AB’de yerleşik hizmet ihracatçısı firmaların çıkarının ise 80 milyonluk Türkiye pazarına engelsiz giriş yapabilecek olmalarının sağlayacağı avantaj olduğunun altını çiziyorlar.

Dr. Yalçın’a göre AB-Türkiye Gümrük Birliği’nden kaynaklanan sorunların çözüme kavuşturulması, içinde bulunduğumuz günlerde iç siyasette yaşanan olumsuzlukların kararttığı Ankara’daki tablo göz önünde bulundurulduğunda AB açısından daha büyük önem arz etmekte. Bunun sebebi ise hem iktisadi hem de siyasi olarak yıpranmış bir Türkiye’nin AB’nin çıkarına olmamasıdır.

Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

2